4 sene geç kalmış bir yazı
Herkes bilir Aşık Veysel'in o meşhur dizelerini:
Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece
Ben de bilmiyordum anlamını bu dizelerin, kulağa güzel geliyor nitekim.
Ömrü boyunca yaşadığın yere ait olmadığını düşünen biri olarak çıktım yola, onlarca denemenin, yüzlerce başvurunun sonrasında leyleği hava gördüğüm anda (gerçekten) anlamıştım dileğimin gerçek olacağını. Ancak şöyle bir durum da var, "Be carefeul what you wish for, you might just get it.". Nitekim ben aldım dileğimi, ne eksik ne fazla. Neyse burası yıllar sonra anlaşılan şeyler, başka bir yazının konusu olmalı.
Hayatımda o ana kadar en çok istediğim şey oldu elbet, yurt dışında iş teklifi aldım, yurt dışında yaşamak insanın neden en çok istediği şey olur o apayrı bir tartışma konusu, onu da sonraya saklayalım, belki bir yazı çıkar. Velhasılı işler görüldü, günler geldi, ben yurt dışına gittim ve hayatımın yeni bir evresi başladı.
Heyecan uğraş derken sarhoş oldum, mutlu oldum, bir şeyler oldum, "neyse bana müsaade" (yabancı dilde) diyip evin yolunu tuttum. Bir huyum vardır benim, duygularım yükseldiğinde şarkı söylerim ben, istemli ya da istemsiz kendimi şarkı söylerken bulmuşluğum çoktur. Yol uzun, kafa çakır, pergeller açıkken rota bu türküye kaydı,
Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece
E tabii sarhoş olmanın etkisi de var, senin sesin sana adeta bir İzzet Altunmeşe, bir Adnan Şenses, bir Fedon, efendime söyleyeyim güzel işte. Sen hiçkimseyi umursamadan yollarda yürüyüp şarkı söyledin mi? Yapmadıysan ölmeden önce yapmalısın çünkü, "Umursamamak özgürleştirir, kendini bile."
İşte ben bu satırları Berlin caddelerinde söylerken şunu fark ettim, Er kişi bunu söylerken gerçekten bilmiyor ne halde olduğunu! Kelimelere dökmek zor ama bir daha oku:
Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece
Uzun ince bir yoldasın, yürüyorsun, yer yok, yön yok, sadece yol var, nereye gidiyor, nereye varacak, sonu nerede, iyi mi, kötü mü, bilmiyorsun! Valla bilmiyorsun bak, umrunda mı, önemli mi, gerekli mi, bilmiyorsun! O an anladım ki bunu hakkıyla söyleyen insan gerecekten bilmiyor! Ne halde olduğunu bilmeden hafif bir sarhoşlukla hayatın yolu üzerinde yürümenin hissi kime nail olmuştur bilinmez ama o hissin gölgesi o anda bana nail oldu diyebilirim (kibir içerir).
Nitekim, ben bu aydınlanıştan sonra bir arayışa geçtim. Bulabildiğim bütün "Uzun İnce Bir Yoldayım" yorumlarını çeşitli sanatçılardan dinledim, ancak maalesef gerçekten gittiği yolu "bilmeyen" birisine rastlayamadım (Aşık Veysel dahil, kusura bakma üstat hisler özeldir sana saygım sonsuz). Henüz birinciyi bulamadım ama ikinci sıra Barış Manço'ya gelsin:
4 sene geçti, yıllar geçti, yollar geçti, ben geçtim ama bu şarkının bende bıraktığı his geçmedi. Hiçbir zaman ne tam olarak yolumu kaybedebildim, ne de amacımı tam olarak bulabildim. Bunca zamanda benim için değişmeyen tek şey, o dizelerin damağımda bıraktığı tat oldu. Biraz gördüm, biraz anladım ama, ne anladım, ne de anlatabildim. Korkutucu olsa bile, garip bir şekilde hayat yolunda o kadar kaybolup bu dizelerin hakkını vermek isterdim. Bu da böyle bir anımdır.
29.05.2022